BEDEL HACCI VE ŞARTLARI
I. BEDEL HACCI MANASI
Sözlükte,
karşılık ve yerine geçen anlamlarına gelen "bedel" bir hac
terimi olarak, hac ibadetini bizzat kendisi yapamayan kimsenin vekâleten bir
başkasına yaptırmasına denir.
İbadetler;
a) namaz ve oruç gibi beden ile yapılanlar,
b) zekat, kurban ve
fıtır sadakası gibi mal ile yapılanlar,
c) hac gibi hem mal, hem de
beden ile yapılanlar olmak üzere üç ana gruba ayrılır.
Yapılan
bir ibadetin sevabı sağ ya da ölü bir kimseye bağışlanabilir, o kimse bundan
yararlanır. Bu noktada, bir kimsenin bizzat yerine getirmekle yükümlü olduğu
ibadetleri vekalet yolu ile başkasına yaptırıp yaptıramayacağı sorusu akla
gelmektedir. Bu konudaki temel prensipleri şöyle sıralamak mümkündür:
Bedenle yapılan ibadetlerde vekalet geçerli olmayıp,
ibadetin bizzat mükellefin kendisi tarafından yerine getirilmesi gerekir.
Mesela, mükellef ne kadar hasta olursa olusun, onun yerine başkası namaz
kılamaz. Bizzat mükellef, kendisine tanınan ruhsatlar çerçevesinde namazını
kılar. Oruç da böyledir.
Mal ile yapılan ibadetlerde
ise vekalet geçerlidir. Mesale bir kimse, zekat olarak hesaplayıp ayırdığı
meblağı, ikinci bir kişi aracılığı ile fakirlere ulaştırabilir, malının zekatını
hesaplayıp fakirlere vermek üzere başkasını vekil yapabilir.
Hem
beden, hem mal ile yapılan bir ibadet olan hacda ise, bizzat mükellef tarafından
yapılmasına engel meşru bir mazeret bulunması halinde vekalet geçerlidir.
Mazeret bulunmadığı taktirde ise haccın vekalet yolu ile yapılması geçerli
değildir.
Vekalet
konusunda farz, vacip ve nafile hac arasında fark yoktur.[1] Yani
bir kimse şartlar oluştuğu taktirde farz olan hac için vekil tayin edebileceği
gibi, vacip veya nafile hac için de vekil tayin edebilir.
II. BEDEL HACCIN DELİLLERİ
Başkası
adına hac yapmanın meşru oluşu şu hadislere dayanmaktadır:
جا ئت امرأة من خثعم
عام حجة الوداع قالت يا رسول الله ان فريضة الله على
عباده فىالحج ادركت ابى
شيخا كبيرا لا يستطيع ان يستوى
على الراحلة فهل يقضى عنه ان احج عنه قال نعم.
"Has'am kabilesinden bir kadın Veda Haccı
yılında Resulullah’ın yanına gelerek; "Ey Allah'ın Resulü; Allah'ın hac
ibadetini kullarına farz kılan emri babama binek üzerinde duramayacak derecede
yaşlı iken ulaştı. Babamın yerine ben hac yapsam, olur mu?" diye sordu;
Resülullah "Evet" diye cevap verdi.[2]
أن امرأة من خثعم
قالت يا رسول الله ان أبي شيخ كبير عليه فريضة الله في الحج و هو لا يستطيع ان
يستوي على ظهر بعيره فقال النبي فحجي عنه
Has'am
kabilesinden bir kadın, "Ey Allah'ın Elçisi! Babam, çok yaşlıdır. Üzerinde
hac borcu vardır. Şu anda kendisi deve üzerinde durmaya bile gücü
yetmiyor" dedi. Hz. Peygamber (a.s.), "Onun yerine sen haccet"
buyurdu.[3]
عن ابن عباس ان امرأة من جهينة جائت الى النبى صلى الله عليه وسلم
فقالت ان امى نذرت ان تحج حتى ماتت
أفاحج عنها؟ قال نعم حجى عنهاارأيت لو كان على امك ا كنب
قاضيه؟ اقضوا الله فان الله احق بالوفاء
İbni Abbas'tan şöyle rivayet edilmiştir:
"Cüheyne kabilesinden bir kadın Resulullah’a
gelerek şöyle dedi:
-Annem hac yapmayı adadı fakat hac yapamadan öldü.
Onun yerine ben hac yapayım mı? Resülullah (s.a.v.) şöyle cevap verdi.
-Evet, onun yerine hac yap. Annenin borcu olsaydı
onu ödemez miydin? Allah'a olan borçlarınızı da ödeyin. Çünkü Allah kendisine
olan borçlar konusunda vefalı olmaya
daha layıktır."[4]
III. BEDEL GÖNDERMEYİ CAİZ KILAN ŞARTLAR
1. Hac ibadeti ile yükümlü olan bir kimse;
üzerine hac farz olduğu yıl bu görevi yerine getirmez, daha sonra hac yapmasına
engel bir durum ortaya çıkar ve bu engelin ömrünün sonuna kadar devam edeceği
bilinirse yerine bedel gönderir. Bu kimsenin bedel göndermesi ittifakla farzdır.
Bu kimse sağlığında bedel göndermemiş ise, ölümünden sonra yerine bedel
gönderilmesini vasiyet etmesi gerekir. Vasiyet etmezlerse günahkar olurlar.[5]
Böyle bir vasiyette bulunmamış ise mirasçıları onun adında vekalet hac yapabilir
veya vekil gönderebilirler.
2. Haccın
farz olması için gerekli şartlı taşıdığı halde sağlık ve yaşlılık nedeniyle
bizzat hac yapamayacak durumda olan kimselere haccın farz olup olmadığı konusunda ihtilaf
edilmiştir:
a) Görme özürlü kimse hakkında Ebû
Hanîfe'den iki rivayet vardır. Meşhur olan rivayete göre ekonomik gücü olsa
ve kendisine refakat edecek biri bulunsa bile a'ma kimseye hac farz
değildir. Bu kimsenin bedel göndermesi de gerekmez.
İmam Muhammed ile İmam Ebû Yusuf'un
tercih ettikleri görüşe göre bu a'ma kimsenin ekonomik gücü ve kendisine
refakat edecek biri varsa hac yapması farz olur. Diğer mezheplerin görüşleri de
bu istikamettedir.[6]
b)
Hanefî ve Malikî mezheplerine göre bir kimseye
haccın farz olabilmesi için diğer şartların yanında bedenen sağlıklı olmak da
gerekir. Dolayısıyla felçli, kötürüm ve tedavi imkanı olmayan hastalar ile çok
yaşlı kimselere hac farz olmaz.
Şâfiî
ve Hanbelî
mezheplerine göre ekonomik imkanı bulunan ve diğer şartları da taşıyan ancak
çok yaşlı olması veya felçli ve kötürüm olma gibi bedensel bir engeli ve
tedavisi imkansız bir hastalığı bulunması sebebiyle bizzat haccı yapamayacak
durumunda olan kimselerin yerlerine bedel göndermeleri gerekir.[7]
Bu kimselerin bedenen hac yapmaya güçleri yetmiyorsa da maddî yönden
yetmektedir. Bu görüşün delili yukarıda zikredilen hadislerdir.
Hanbelî mezhebine göre;
hacca bedel
gönderen kimse daha sonra hacca bizzat gitme imkanını elde etse bile yeniden
hac yapması gerekmez.Çünkü mükellef, vekalet yolu ile de olsa farz olan haccı
yerine getirmiştir.[8]
IV. BEDEL İÇİN VASİYETTE BULUNMANIN HÜKMÜ
Bir
kimse kendisine haccetmek farz olduğu yıl, hacca gitmek üzere yola çıkar da haccı
tamamlamadan ölüm yatağına düşerse, ölmeden önce vasiyette bulunması farz
değildir.[9]
Fakat, kendisine hac farz olduğu yıl hac yapmayıp sonraki yıllarda memleketinde
veya yolculuğunda ölen kimsenin, adına hac yapılmasını vasiyet etmesi farz
olur.[10]
Vekaleten hac için vasiyet
konusunda genel vasiyet prensipleri uygulanır.
Eğer
ölen kişi, kendi adına hac yapılmasını vasiyet etmiş ise, varislerin, terekenin
üçte birinden harcamak sureti ile onun adına hac yaptırmaları gerekir.[11]
Şayet “Malımın üçte birinin tamamı ile
benim için hac yaptırın" diye vasiyet eder ve bu para ile birden fazla hac
yaptırılabilirse bir den fazla hac yaptırılır. Bu durumda bütün hacların aynı
yıl içinde yaptırılması daha faziletlidir.[12]
Şafiî ve Hanbelî mezheplerine
göre; farz haccı eda etmeden ölen kimsenin adına hac yapılması konusunda
vasiyet şartı aranmaz. Ölenin vasiyeti bulunmasa bile, tıpkı borçlarının mirasından ödendiği gibi, genel vasiyet kuraları
dikkate alınmadan, hacca vekil gönderme masrafları da malının tamamından
harcanarak hac görevi yaptırılır.[13]
Çünkü hac yapmak, Allah'ın insanlar üzerindeki bir hakkıdır. Bu hakkın yerine
getirilmesi gerekir. Şu hadis, bu görüşün delildir.[14]
Bir
sahâbî,
يا رسول الله ان ابي مات و لم يحج افاحج عنه قال ارايت لو كان
علي اليك دين اكنت قاضيه قال نعم فدين الله احق بالوفاء
-"Ey
Allah'ın Elçisi! Babam hac yapmadan öldü. Onun yerine hac yapayım mı?"
diye sordu. Hz.Peygamber (a.s.),
-
"Babanın borcu olsaydı, onu öder miydin?" dedi. Sahâbî,
-"Evet"
diye cevap verdi. Bunun üzerine Hz.Peygamber (a.s.),
-"Allah'a
olan borç ödenmeye daha layıktır" buyurdu.[15]
Bir
kimse ölen anne ve babasının yerine vekaleten hac yaparsa anne babasının
üzerinde hac borcu varsa yerine getirilmiş, yoksa hac sevabı kazanmış olur.
Peygamberimiz (a.s.),
من حج عن ابيه او امه فقد قضى عنه حجته "Kim annesinin veya babasının yerine
hac yaparsa onların haccını yerine getirmiş olur" buyurmuştur.[16]
V. VEKÂLET YOLU İLE HAC YAPMANIN ŞARTLARI
Bedel yoluyla hac yapma konusunda gözetilmesi gereken bir
takım şartlar vardır. Bunları şöyle sıralayabiliriz:
1.Vekil olarak hacca
gönderilecek kimse müslüman ve akıllı olmalıdır.
Müslüman olmayanın kendi adınla yapacağı haç geçersiz
olacağı için vekalet yolu ile yapacağı hac da geçersiz olur. Mümeyyiz olmayan,
yani iyiyi kötüden ayıramayan çocukların hac için vekalet yapmaları caiz
değildir.
Vekilin daha önce kendi adına farz olan haccı yerine
getirmiş olması şart değildir. Çünkü
yukarıdaki hadiste de geçtiği üzere Hz. Peygamber (a.s.) Has’am’lı kadına,
kendi adına hac yapıp yapmadığını sormadan, babası adına hac yapabileceğini
söylemiştir. Eğer, vekilin hac yapmış olması şart olsaydı, Resülullah o kadına
bunu sorardı.[17]
Şafiî ve Hanbelî
mezheplerine göre bedel olarak hac yapacak kimsenin, kendi adına farz olan
haccı yapmış olması gerekir. Farz olan haccı yapmayan bir kimse bedel olarak
hacca gidecek olursa yaptığı hac kendi adına geçerli olur. [18] Delilleri
şu hadistir:
عَنِ ابْنِ
عَبَّاسٍ أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهم عَلَيْهِ وَسَلَّمَ سَمِعَ رَجُلًا
يَقُولُ لَبَّيْكَ عَنْ شُبْرُمَةَ قَالَ مَنْ شُبْرُمَةُ قَالَ أَخٌ لِي أَوْ
قَرِيبٌ لِي قَالَ حَجَجْتَ عَنْ نَفْسِكَ قَالَ لَا قَالَ حُجَّ عَنْ نَفْسِكَ
ثُمَّ حُجَّ عَنْ شُبْرُمَةَ
İbn
Abbas'tan rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (a.s.), bir adamın,
"Şübrime adına lebbeyk" diyerek niyet ettiğini işitti ve,
-
Şübrime kim?" diye sordu. Adam,
-
"Kardeşimdir (veya yakınımdır)" dedi. Hz. Peygamber,
-
"Kendi adına hac yaptın mı?" diye sordu. Adam,
-
"Hayır" deyince,
-
"Önce kendi adına hac yap, sonra Şübrime adına" buyurdu.[19]
2. Vekil, vekil gönderen
için hac yapmaya niyet etmelidir.
Bütün ibadetler niyet ile geçerlilik kazanır. Vekil
gönderenin niyet emesi şart olduğuna göre, onun adına hac yapan vekilin de yine
onun adına niyet etmesi şarttır. Vekil, “Beni hacca gönderen falanca kişi için
ihrama girdim” yahut “Hacca niyet ettim” diye niyet eder. Niyeti dili ile
söylemeyip sadece kalbinden geçirmesi de kafi gelir. Kendisi için hac yaptığı
kimsenin adını unutsa ve “Beni hacca gönderen şahıs için” diye niyet etse niyeti
geçerli olur.
Vekil, gönderen adına değil de kendi adına niyet etse,
yahut birden fazla kişiye vekil olup onlara ayrı yarı niyet etse, kendisin için
hac yapmış olur. Aldığı paraları gönderene, yahut onun varislerine iade etmesi
gerekir.
3. Adına hac yapılan kimse sağ ise; vekilin, kendisi için hac yapmasını istemiş olmalıdır.
Böyle bir istek olmadan bir kimse adına başkasın tarafından
yapılan hac, o kimseden hac farizasını düşürmez.
4. Adına hac yapılacak olan kimseye hac önceden farz olmuş olmalıdır.
Kendisine hac henüz farz olmamış bir kimse adına bir
başkası vekâleten hac yapsa bu hac nafile olur. Dana sonra adına hac yapılan
kimseye hac farz olursa, yeniden hac yapması gerekir.
5. Vekil için ücret şart
koşulmuş olmamalıdır.
İbadetler Allah rızası için yapılır, ücret karşılığındı
yapılan ibadetler geçersizdir. Mesela bizzat hac yapmaktan aciz olan bir
mükellefe, “Benim adıma hac yapman için seni şu kadar ücret karşılığında vekil
kıldım diyerek hacca gönderse" bu hac geçersiz olur.[20]
Ancak, şart koşulmuş olmamak kaydıyla gönderen vekile teberruda bulunabilir.
6.Vekilin masraflarının
tamamı yahut da çoğu gönderenin malından karşılanmalıdır.
Kendi parası ile başkası adına hac yapan kimse kendi adına
hac yapmış olur. Fakat mirasçılar bu hükmün dışındadırlar.
Bir kimsenin mirasçısı kendi parası ile onun adına hac
yapabileceği gibi, başkasına da yaptırabilir. Gönderenin verdiği para yetmediği
için vekil masrafların yarından fazlasını kendi parası ile karşılar ve gönderen
de bu farkı ödemezse hac vekil adına yapılmış olur. Vekil aldığı parayı
gönderene iade eder. [21]
Vekil, hac yolculuğu
sırasında israfa kaçmadan normal ihtiyaçları için harcama yapar, artan
parayı dönüşte gönderene veya varislerine iade eder.[22] Çünkü vekilin aldığı
meblağı, ücret olarak değil, gidiş geliş masraflarını karşılamak üzere
almıştır. Bu sebeple artan miktarın iadesi gerekir.
Buna göre, hac organizasyonunda geçersiz olur. Çünkü
görevlilerin bütün masrafları hac organizasyonu tarafından karşılanmakta, bu
durumda yukarıdaki şarta aykırı olarak, hac giderleri, adına hac yapılan
kimsenin parasından karşılanmış olmamaktadır.
6.Temettü ve kıran haccı kurbanları ile, ihram yasaklarına uyulmadığı için kesilen kurbanların bedelleri vekil tarafından karşılanır.
Temettü ve kıran kurbanları, hem haccı, hem umreyi birden
yapma nimetine şükür olarak kesilir. Bu nimeti yaşayan ise vekildir.[23]
İhsâr kurbanının ücreti gönderenin parasından karşılanır.[24]
Vekil, haccın geçersiz olmasına sebep olursa yaptığı
masrafları kendisini gönderene tazmin eder. Haccı geçersiz kılan kimse, hac
menasikini tamamlar ve daha sonra haccı kaza eder. Hac kaza edilmekle vekil
gönderenin haccı yapılmış olmaz.
7. Vekil, kendisini gönderenin memleketinden yola çıkmalıdır.
Vekil gönderene farz olan,
memleketinden hac yapmasıdır. Bu sebeple gönderen, yer belirlemeden,
“Adıma hac yapılsın” diye vasiyet etmiş ise bu, “Adıma memleketimden hac
yapılsın” şeklinde anlaşılır. Mesela, Mekke’de ölen bir Ankaralı, ölmeden önce
adına hac yapılmasını vasiyet etmiş ise
vekilin Ankara'dan yola çıkması gerekir.
İmam Ebû Yusuf’a göre; memleketi dışında
ölüp kendisi için hac yapılmasını vasiyet etmiş olan kimsenin sözü, geçerli
olan uygulamaya hamledilir. Mesela, Mekke’de ölen bir kimse, “Adıma hac
yapılsın” diye genel bir ifade kullanmış ise, vekil haccı Mekke’de bulunan biri
vekil tayin edilebilir. Eğer, “Adıma kıran haccı yapılsın” demiş ise vekil,
haccı vasiyet eden kimsenin memleketinden yola çıkarak yapar. Çünkü Mekke’liler
kıran haccı yapmaz.
Eğer bir kimse hac yapmak üzere yola çıkmış ve yolda ölmüş
ise, vasiyet etmiş olması halinde, bedelin, Ebû Hanife’ye göre
memleketinden; İmam Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed’e göre ise vefat
ettiği yerden gönderilmesi gerekir.
Eğer ölenin miras bıraktığı malının üçte biri,
memleketinden hac yapmaya yetmiyorsa, istihsanen yettiği yerden hac yaptırılır.
[25]
8.Vekil, kendisini gönderenin hac ile ilgili şartlarına aykırı davranmamalıdır.
Vekil gönderen kimse, vekile ifrad haccı veya umre
yapmasını söyler de vekil kıran haccı yaparsa, Ebû Hanife’ye göre
yapılan hac gönderen adına geçerli olmaz. Vekil, yapılan masrafları tazmin
eder. Ebû Yusuf ve İmam
Muhammed’e göre ise bu hac istihsanen geçerli olur.[26]
Eğer gönderen, vekilin ifrad haccı veya umre yapmasını ister
ve vekil de temettü haccı yaparsa, Hanefî ve Şafiî mezheplerine
göre hac, gönderen adına gerçekleşmez. Vekilin, masrafları tazmin etmesi
gerekir. [27]
Vekil, hem gönderen için, hem de kendi için hacca niyet
etmesi caiz olmaz. Bu şekilde iki hacca birden niyet eden vekil, daha hac
menasikine başlamadan kendi adına yaptığı niyeti iptal ettiği taktirde, yaptığı
hac, gönderen adına yapılmış olur. Aksi takdirde kendi adına yapmış olur.
İki ayrı kişi aynı şahsi vekil tayin etse ve vekil de her
ikisi için birden hacca niyet etse, daha sonra niyetini bunlardan biri adına
tahsis etmiş olsa bile, hiç birisi için hac yapmış olmaz, kendi adına hac
yapmış olur. Her ikisinin verdiği meblağı iade etmesi gerekir.[28]
Hac yapmak üzere vekil kılınan kimse, gönderen adına hac
yaptıktan sonra kendi adına umre yapabilir. Yine, umre yapmak üzeren vekil
kılınan kimse, gönderen adına umre yaptıktan sonra kendi adına hac yapabilir.
Ancak vekil kendi adına yaptığı menasik için beklediği günlerde yaptığı
masrafları kendisi karşılar.
Vekil, kendi adına yapacağı hac ya da umreyi asıl
görevinden önce yaparsa, yolculuğu kendi adına yapmış olacağı için aldığı
parayı iade etmesi gerekir.
9. Vekil, bizzat hac yapmalıdır.
Eğer, hastalık, tutuklanma ve benzeri gerekçelerle,
gönderenin izni olmadan vekaleti başkasına havale ederse yapılan hac gönderen
adına gerçekleşmiş olmaz, yapılan masraflar gönderene tazmin edilir. Fakat,
gönderen “dilediğin gibi yap” derse o taktirde yapılan hac gönderen adına
gerçekleşmiş olur.[29]
VI. NAFİLE HACDA VEKÂLET ŞARTLARI
Nafile haccın vekâlet yolu ile yapılabilmesi için ise,
vekilin müslüman, akıllı, mümeyyiz olması ve kim adına nafile hac yapılıyorsa
niyeti onun için yapması şarttır. Vekâlet yoluyla nafile hac yapılması için
bunlardan başka bir şart aranmaz. Çünkü nafile ibadetlerde hareket alanı daha
geniştir.
Şafiî ve Hanbelî mezhebindeki bir görüşe göre nafile hacda vekaletin
geçerli olması için vekilin kendi adına farz haccı yapmış olması şarttır.
0 Yorumlar:
Yorum Gönder