HACCIN FARZ OLMASININ ŞARTLARI
Haccın bir kimseye farz olması
için şu şartların birlikte bulunması gerekir.
1. Müslüman Olmak
Müslüman olmayan insan, her
şeyden önce iman etmekle yükümlüdür. İman etmedikçe ibadetleri makbul olmaz.
Çünkü iman, ibadetlerin kabul olmasının olmazsa olmaz şartıdır (Mâide, 5/5).
Kâfir bir kimse hac yapsa sonra müslüman olsa yeniden hac yapması gerekir,
müslüman olmadan önce yaptığı hac geçerli olmaz. [1]
2. Akıllı olmak
İnsanın dinî görevlerle sorumlu olabilmesi için akıllı
olması gerekir. Aklı olmayanın dinî sorumluluğu da yoktur. Peygamberimiz
(a.s.),
رُفِعَ الْقَلَمُ
عَنْ ثَلاَثَةٍ عَنِ النَّائِمِ حَتَّى يَسْتَيْقِظَ وَعَنِ الصَّبِىِّ حَتَّى
يَحْتَلِمَ وَعَنِ الْمَجْنُونِ حَتَّى يَعْقِلَ
"Üç
kişi sorumlu tutulmaz: Uyanıncaya kadar
uyuyandan, buluğa erinceye kadar çocuktan ve aklı başına gelinceye kadar akıl
hastasından."[2]
دِينُ الْمَرْءِ عَقْلَهُ مَنْ لاَ
عَقْلَ لَهُ لاَ دين لَهُ "Kişinin dininin temeli aklıdır, aklı
olmayanın dini de yoktur"[3]
buyurmuştur.
Zihinsel özürlü bir insan hac yapsa sonra bu özrü gitse ve
iyileşse diğer şartları da taşıyorsa yeniden hac yapması gerekir.[4]
3. Buluğa Ermiş Olmak
Erkekler ihtilam olmadıkça,
kızlar âdet görmeye başlamadıkça veya ihtilam olacak ve âdet görecek yaşa
gelmedikçe mükellef olmazlar. (b) maddesinde zikrettiğimiz hadiste Peygamberimiz
"buluğa erinceye kadar çocuktan sorumluğun kaldırıldığını"
bildirmiştir.
Bir insan çocukluğunda hac
yapsa buluğa erdikten sonra imkanı olunca yeniden haç yapması gerekir.[5]
Çocuğun yaptığı haccın sevabı anne ve babasına yazılır. Sahabeden Câbir ibn
Abdullah'ın bildirdiğine göre bir kadın çocuğunu Rasulüllah'a götürmüş ve
يَا
رَسُولَ اللَّهِ أَلِهَذَا حَجٌّ"Ey Allah'ın Elçisi! Bu çocuk için hac var mıdır" diye
sormuş, Peygamberimiz (a.s.) da, نَعَمْ وَلَكِ أَجْرٌ "Evet vardır, sevabı senin olur" buyurmuştur.[6]
Bir çocuk hac için ihrama
girse Arafat vakfesinden önce buluğa erse ve bu ihram üzüre haccını yapsa,
Hanefilere göre bu hac nafile olur, Şafiîlere göre farz olan hac yerine gelmiş
olur.[7]
إِلَيْهِ امْرَأَةٌ
صَبِيًّا فَقَالَتْ ».
4. Özgür Olmak.
Özgür olmayan kimselere hac
farz değildir. Özgünlüğü elinde olmayan bir kimse hac yapsa bu hac, nafile bir
hac olur. Bu kimsenin hürriyetine
kavuşması halinde diğer şartları da taşıyorsa yeniden hac yapması gerekir.
Tutuklu ve mahpus olanlara
veya yurtdışına çıkma yasağı bulunanlara ya da hacca gitmelerine yetkililerce
izin verilmeyenlere hac farz değildir. Çünkü bu halde iken hacyapmaya güçleri yetmez.[1]
Ancak hapse düşmeden veya yurtdışına çıkma yasağı konmadan önce hacca gitme imkanı
bulmuş ise bu kimseye hac farz olmuştur. kısıtlılık hali sona eren kimselerin
hacca gitmeleri gerekir, kısıtlılık halinin sona ermeyeceği belli olursa
yerlerine vekil göndermeleri veya vasiyet etmeleri gerekir.
Haccın farz olması için;
müslüman olma, buluğa erme ve özgür olma şartları şu hadis-i şerife
dayanmaktadır:
ايما عبد حج ثم بلغ
الحنث فعليه ان يحج حجة اخرى و ايما اعرابي حج ثم هاجر فعليه ان يحج حجة اخرى و
ايما عبد حج ثم اعتق فعليه ان يحج حجة اخرى "Her hangi bir kul hac
yapar sonra buluğa ererse yeniden hac yapması gerekir. Her hangi bir müşrik hac
yapar sonra müslüman olursa yeniden hac yapması gerekir. Her hangi bir köle hac
yapar sonra özgürlüğüne kavuşturulursa yeniden hac yapması gerekir."[2]
5. Ekonomik Yönden İmkânı Olmak
Al-i İmrân suresinin 97.
âyetinde haccın "gücü yetenlere" farz olduğu bildirilmektedir.
Peygamberimiz (a.s.), "gücü yetmeyi" azık ve binit ile
izah etmiştir.[3]
Bir sahâbînin,
يا رسول الله ما يوجب
الحج "Hac yapmayı farz kılan şey
nedir?" şeklindeki sorusuna Peygamberimiz,
الزاد
و الراحلة "azık ve binit"
cevabını vermiştir.[4]
Bir kimsenin aslî ihtiyaçları,
varsa borucu ve bakmakla yükümlü olduğu insanların nafakası dışında hacca gidip
geleceği sürede kendisine yetecek kadar yeme, içme ve barınma giderleriyle yol
parasına sahip olması şarttır.[5]
لا يكلف الله نفسا
الا وسعها "Allah hiçbir insanı gücünün üstünde bir şey sorumlu
tutmaz" (Bakara,
2/286) anlamındaki âyet de haccın ancak gücü yetenlere farz olduğunun delilidir.
Bir insana haccın farz olması
için zekat verecek konuma gelmesi şart değildir. Borcu ve aile fertlerinin her
türlü ihtiyacı dışında hacca gidip gelecek kadar parası, malı mülkü ve imkanı
bulunan kimseye diğer şartları da taşıyorsa kendisine hac farz olur.
"Binit veya yol
parasının bulunma" şartı, Mekke dışından gelenler için söz konusudur.
Mekke ve civarında ikamet eden veya bir şekilde Mekke'ye ulaşabilen bir
müslüman, yürüyerek Arafat, Müzdelife ve Minâ'ya gidip gelmeye gücü yetiyor,
meskeni, yetecek kadar yiyecek ve
içeceği bulunuyorsa hac ile yükümlü olur.[6]
İmam Malik'e göre Mekke dışında ikamet
eden kimse, yürüyerek hacca gitmeye gücü yetiyor ve yolda yiyecek ve içeceğini
kazanabiliyorsa diğer şartları da taşıyorsa vasıta ve hazır parası olmasa bile
hac farz olur.[7]
Dolayısıyla, görevli, şoför ve işçi olarak Mekke'ye giden kimseye hac farz
olur.
Bir müslümanın hacca gitmek
için para biriktirmek amacıyla bakmakla yükümlü olduğu kimselere karşı
görevlerini ve onların ihtiyaçlarını karşılamayı ihmal etmesi dînen doğru
değildir. Peygamberimiz (a.s.),
كفى
بالمرء اثما ان يضيع من يقوت "Kişiye
günah olarak bakmakla yükümlü olduğu kimseleri ihmal etmesi yeter" buyurmuştur.[8]
6. Sağlıklı Olmak
Hac ibadetinin bir insana farz
olabilmesi için bedenen bu ibadeti yapmaya gücü yetmesi gerekir. Bu görevi
yapamayacak derecede hasta, felçli, kötürüm, özürlü ve kendi başına binite veya
vasıtaya binip inemeyecek derecede yaşlı olan kimselere hac farz değildir.
Çünkü yüce Allah haccı "gücü yetenlere" farz kılmıştır. Hac
beden ile yapılan bir ibadettir. Bedenen hac yapmaya gücü yetmeyen kimseye hac
farz olmaz. Sahabeden Abdullah ibn Abbâs
من
استطاع اليه سبيلا "ona bir yol
bulabilen kimseye" şartını, "bedenen sağlıklı olmak, azık ve
binit" olarak tefsir etmiştir.[1]
Bu kimselere haccın farz olduğunu söylemek و ما جعل عليكم في الدين من حرج
"Allah, dinde üzerinize hiçbir güçlük yüklemedi" (Hac,
22/78) anlamındaki âyete ters düşer. Çünkü sağlığı yerinde olmayan kimseyi hac
ibadetiyle sorumlu tutmak dinde güçlük çıkarmak olur. Ancak sağlık dahil bütün
şartları taşıdığı yıl hacca gitmeyen kimse daha sonra sağlığını kaybetse
üzerinde hac borcu kalır, bu takdirde yerine bedel göndermesi gerekir.
Görme özürlü kimse hakkında
Ebû Hanîfe'den iki rivayet vardır. Meşhur olar rivayete göre ekonomik gücü olsa
ve kendisine refakat edecek biri bulunsa bile a'ma kimseye hac farz değildir.
İmam Muhammed ile imam Ebû Yusuf'un tercih ettikleri görüşe göre ekonomik gücü
ve kendisine refakat edecek biri varsa o zaman a'maya hac farz olur. Diğer
mezheplerin görüşleri de bu istikamettedir.[2]
Şâfiî ve Hanbelî mezheplerine göre ekonomik
imkanı bulunan ve diğer şartları da taşıyan ancak çok yaşlı olması veya felçli
ve kötürüm olma gibi bedensel bir engeli ve tedavisi imkansız bir hastalığı
bulunması sebebiyle bizzat haccı yapamayacak durumunda olan kimselerin
yerlerine bedel göndermeleri gerekir.[3]
Bu kimselerin bedenen hac yapmaya güçleri yetmiyorsa da maddî yönden
yetmektedir. Delilleri şu hadislerdir:
أن امرأة من خثعم
قالت يا رسول الله ان أبي شيخ كبير عليه فريضة الله في الحج و هو لا يستطيع ان
يستوي على ظهر بعيره فقال النبي فحجي عنه
Has'am
kabilesinden bir kadın, "Ey Allah'ın Elçisi! Babam, çok yaşlıdır. Üzerinde
hac borcu vardır. Şu anda kendisi deve üzerinde durmaya bile gücü
yetmiyor" dedi. Hz. Peygamber (a.s.), "Onun yerine sen haccet"
buyurdu.[4]
جا ئت امرأة من خثعم عام حجة الوداع
قالت يا رسول الله ان فريضة الله على عباده فىالحج ادركت ابى
شيخا كبيرا لا يستطيع ان يستوى على الراحلة فهل
يقضى عنه ان احج عنه قال نعم.
"Has'am kabilesinden bir kadın Veda Haccı
yılında Resulullah’ın yanına gelerek; "Ey Allah'ın Resulü! Allah'ın hac
ibadetini kullarına farz kılan emri babama binek üzerinde duramayacak derecede
yaşlı iken ulaştı. Babamın yerine hac yapsam, olur mu?" diye sordu;
Resülullah "Evet" diye cevap verdi.[5]
7. Yol Güvenliği Bulunması
Haccın bir müslümana farz
olabilmesi için yol güvenliğinin bulunması, savaş, terör ve düşman korkusu gibi
bir sıkıntının bulunmaması gerekir. Bu şart, "binit ve azık" şartı
konumundadır. Ebû Hanîfe'nin bir görüşü
de bu istikametindedir.
"Sağlıklı olma"
ve "yol güvenliği bulunma" konusunda Ebû Hanîfe'den "haccın farz
olmasının şartı" ve "haccın edasının şartı" şeklinde iki farklı
rivayet vardır. Hanefî fıkıh kaynaklarında[6]
sağlık ve yol güvenliği, haccın farz olmasının şartları arasında sayılmıştır.
İsabetli olan görüş de budur.
Çünkü sağlık ve yol güvenliği olmayınca diğer şartlar bulunsa bile hac yapmak
mümkün olmaz. Bu şartlar, "hacca gücü yetme" şartının zarûrî sonucudur.
Bir müslümanın hac yapmaya ancak ekonomik gücü, sağlığı ve yol güvenliği
bulunduğu takdirde gücü yeter.
Sağlıklı olma" ve
"yol güvenliğinin bulunması"; haccın farz olmasının şartı olduğu
takdirde ekonomik yönden hacca gitme imkanı bulunsa bile hac farz olmaz; bu
durumdaki kimsenin bedel göndermesi veya vasiyet etmesi de gerekmez.
"Sağlıklı olma" ve
"yol güvenliğinin bulunması"; haccın edasının şartı olarak kabul edildiği
takdirde hacca gitmesi söz konusu olan kimse hacca bizzat gidemediği takdirde
bedel göndermesi veya bu konuda vasiyet
etmesi gerekir.[1]
8. Haccın farz olduğunu bilmek
Müslüman olmayan bir toplumda
yaşayan ancak haccın farz olduğunu henüz öğrenmemiş bir müslümanın diğer
şartları taşısa bile öğreninceye kadar kendisine hac farz olmaz.. Haccın farz
olduğunu öğrendiği yıl, diğer şartları da taşıyorsa hac kendisine farz olur.
İslam ülkesinde yaşayan kimsenin haccın farz olduğunu bilmemesi mazeret sayılmaz.
9. Haccın Eda Edildiği Vakte Yetişmek
Yukarıda
sayılan şartları taşıyan bir kimse hac ibadetinin farz olabilmesi için haccın
eda edileceği vakte erişmiş olması gerekir. Sözgelimi birisi hac mevsiminden
önce hacca gidebilecek imkana sahip olsa sonra hac vakti girmeden bu imkanı
kaybetse, mesela fakir düşse veya sağlığını yitirse bu kimseye hac farz olmaz.
Bu kimse haccın eda edileceği zamana yetişemeden önce ölürse, sorumlu olmaz,
çünkü zaten hac kendisine farz olmamıştır. Bir kimse hac mevsimi girdiğinde
hacca gidebilecek şartları taşıyorsa kendisine hac farz olur. Bu şartları
taşıdığı halde hacca gitmez de daha sonra hacca gitme imkanını kaybederse
üzerinde hac borcu baki kalır. [2]
10. Kadınların can, mal ve namus güvenliğinin sağlanmış olması
Yakarıda
zikredilen şartları taşıyan bir kadına haccın farz olabilmesi için kendisine
refakat edecek eşi veya bir mahremi[3]
bulunması gerekir. Kadın, yanında eşi ya da mahremi olmadan hacca gidemez.[4]
Hanbelî mezhebinin görüşü de böyledir.[5]
Şâfiî mezhebinde tercih edilen görüşe göre kadına haccın
farz olabilmesi için, yanında eşinin ya da bir mahreminin bulunması şart
değildir. Kadın güvenilir bir gurup kadınla
hacca gidebilir.
Malikî mezhebinin görüşü de bu yöndedir.[6]
Bu görüş sahipleri,
Peygamberimizin hacca güç yetirmeği
"binit ve azık" olarak açıkladığını, bu açıklamada eş ya da mahrem şartının bulunmayışını ve
aşağıdaki zikredezikredeceğimiz
hadisi delil olarak göstermişlerdir.[1]
Hanefîler
ise; kadının hacca gidebilmesi için yanında eşi veya mahremin bulunması
şartını; seferîlik için esas aldıkları; bir kadının beraberinde bir mahremi
bulunmadan “üç gün”[2]
ve “üç gece” [3]
süren bir mesafeye yolculuk yapmasını yasaklayan hadisleri esas almışlardır. Üç
gün üç gece süren bir mesafede ikamet eden bir kadının hacca gidebilmesi için
yanında eşinin veya bir mahreminin bulunması gerekir. Bu süreden az olan bir
mesafede ikamet eden bir kadına haccın farz olması için yanında eşi veya
mahremi bulunması şart değildir.[4]
Hadis
kaynaklarına bakıldığında bir kadının; beraberinde mahremi bulunmadan “bir
gündüz”,[5]
“bir gece”,[6]
“bir gündüz ve bir gece”,[7]
“iki gündüz” ve "iki gece",[8] “üç gece[9]
ve üç gündüzden fazla”[10] süren bir yolculuk yapmasının yasaklandığı görülmektedir.
Beyhakî (ö.458/1066), bu konudaki
rivayetlerin hepsinin sahih olduğunu, bu hadislerin bir bütün olarak
değerlendirildiğinde bu rivayetlerin, yol güvenliği bulunmadığı takdirde
kadının tek başına yolculuk yapamayacağını ifadeye yönelik olduğunun anlaşılacağını
söylemektedir.[11] Kurtubî (ö.671/1272) de aynı görüşü paylaşmaktadır.[12]
Günümüz şartlarına uygun olan da budur. Nitekim bu hususa işaret eden bir
hadiste Peygamberimiz (a.s.) لتوشكن الظعينة ان تخرج منها بغير
جوارحتى تطوف بالكعبة "Çok yakın bir
gelecekte bir kadın tek başına Hîre'den çıkacak (hiçbir zarar görmeksizin)
gidip Ka'be'yi tavaf edecektir" buyurmuştur.[13]
Kadının yanında mahremi veya eşinin bulunmasının şart koşulması da kadının güvenliğinin
sağlanması amacına yöneliktir.[14]
Bu itibarla diğer şartları taşıyan müslüman bir kadına; can, mal ve namus
güvenliği sağlandığı takdirde yanında eşi veya mahremi bulunma şartı aranmadan
hacca gidebilir.
11. Eşi ölmüş veya boşanmış kadınların iddet süresini doldurmuş olmaları
Âdet
gören kadınların iddet süresi 3 kur’ (üç temizlik veya üç adet görme süresi),[15]
âdetten kesilmiş veya âdet görmeyen kadınların iddeti üç ay,[16]
eşi ölen kadınların iddet süresi dört ay on gündür.[17]
Boşanan kadınlar, iddet
süresince eşlerinin evlerinde dururlar. Bu husus Kur'ân'da,
لا تخرجوهن من بيوتهن و لا يخرجن الا ان
ياتين بفاحشة مبينة
"Apaçık bir hayasızlık
yapmaları dışında onları (bekleme
süresince) evlerinden çıkarmayın, kendileri de çıkmasınlar" (Talak,
66/1) şeklinde ifade edilmektedir.
Fakihler, "evlerinden
çıkarmayın", "kendileri de çıkmasınlar" şeklindeki emre istinaden
iddet bekleyen kadınların bu süre içersinde hacca gidemeyecekleri içtihadında bulunmuşlardır.
İddet bekledikleri halde hacca gitmek isteyen kadınları sahabeden Abdullah ibn
Ömer Zülhuleyfe'den, Abdullah ibn Mes'ûd ise Cuhfe'den geri çevirmiştir.[1]
Hanbelî mezhebine göre ric'î[2]
talak ile boşanmış ve eşi ölmüş kadının iddet içerisinde hacca gitmesi caiz
değil ise de bâin talak[3]
ile boşanmış kadının iddet içerisinde hacca gitmesi caizdir. Çünkü bâin talak ile boşanmış kadın,
özgürdür, kendisi istemedikçe, erkeğin boşamadan vazgeçip evliliği istemesiyle
evliliğe dönüş olmaz.
Eşi ölen kadının evinde
beklemesi farzdır. Bu farz, hac görevine
tercih edilir. Çünkü hacca gittiğinde bu farz yerine getirilmemiş olur. Hacca
daha sonra da gidebilir.
Ric'î boşamada ise, kadın
bütünüyle boşanmış sayılmaz. Aralarındaki nikah bağı bir bakıma devam
etmektedir. Erkek her zaman bu boşamadan vazgeçebilir. Kadının evinde beklemesi
gerekir. Konu ile ilgili âyetin sonundaki,
لا تدري لعل الله يحدث
بعد ذلك امرا
"Bilemezsin,
olur ki Allah, sonra yeni bir durum ortaya çıkarır"[4]
şeklindeki ifade, erkeğin eşine iddet içerisinde her zaman dönebileceğine, bu
sebeple kadının evinde beklemesi gerektiğine işaret etmektedir.[5]
Bir kimseye haccın farz olması
için bu sayılan şartların birlikte bulunması gerekir. Bunlardan biri eksik olsa
bizzat kendisinin hac yapması farz olmadığı gibi vekil göndermesi veya
vasiyette bulunması da gerekmez. Ancak bu şartları taşıdığı halde hacca gitmez
de daha sonra hacca gitme imkanı bulamazsa sorumlu olur, hac borcu üzerinden
düşmez. Hastalık, tutukluluk gibi bir sebeple bizzat kendisi gidemezse yerine
vekil göndermesi veya vekil gönderilmesini vasiyet etmesi gerekir.
0 Yorumlar:
Yorum Gönder