İhramın Farzları Vacipleri Ve Sünnetleri
Sözlükte
hürmet edilmesi gereken bir yere ya da zamana girmek anlamına gelen ihram,
hac ibadetiyle ilgili bir terim olarak;[1] bir
kimsenin, hac veya umre ya da hem hac
hem umre yapmak niyeti ile, sair zamanlarda helal olan bazı davranışları
kendisine haram kılması demektir.[2] Haram
kılınan şeylerin neler olduğu "İhram Yasakları" başlığı
altında anlatılacaktır.
Hanefî
mezhebine göre ihram, haccın geçerli olmasının şartıdır.
Şâfiî ve
Mâlikî mezheplerine göre ihram,
haccın rüknüdür.[3]
1. İHRAMIN FARZLARI
Hanefi
mezhebine göre ihramın iki farzı vardır: Niyet etmek ve telbiye getirmek.
a) Niyet
İhrama niyet etmek, yapılmak istenen ibadetin umre
veya hac, ya da hem umre
hem hac olduğunun kalben belirlenmesi demektir. Bu belirlemenin dil ile
de ifade edilmesi müstehaptır.
İhrama giren kimse eğer yalnız
hac yapmak istiyorsa, اللهم اني اريد الحج فيسره لي
و تقبله مني "Allah'ım!
Haccetmek istiyorum. Onu bana kolaylaştır ve kabul buyur."
Eğer yalnız umre yapmak
istiyorsa, اللهم اني اريدالعمرة فيسرها لي و تقبلها مني
"Allah'ım! Haccetmek istiyorum. Onu bana kolaylaştır ve kabul buyur."
Hem hac, hem umre yapmak
istiyorsa, اللهم اني اريد الحج و العمرة فيسرهما لي و تقبلهما مني
"Allah'ım! Hac ve umre yapmak istiyorum. Onları bana kolaylaştır ve kabul
buyur."
Diye niyet
eder ve aşağıda anlatıldığı şekilde telbiye yapar.
b) Hacda Niyet Değiştirmek
Hanefi,
Şafiî ve Malikî mezheplerine göre umre mi haccı mı yoksa umre ve haccı
birlikte mi yapacağına karar verip niyet ederek ihrama girdikten sonra artık bu
niyeti iptal etmek veya değiştirmek caiz değildir. Niyet edilen haccı veya
umreyi niyet edildiği şekliyle tamamlamak vaciptir.[4]
Hanbelî
mezhebine göre, ifrat haccına veya kıran haccına niyet eden kimse, tavaf ve
sa’y yapmadan önce niyetini feshedip haccı
umreye çevirip tıraş olarak
ihramdan çıkabilir. Daha sonra hac niyeti ile ihrama girerek tavaf, vakfe ve
sa’y yapar, böylece temettü haccı yapmış olur.[5]
Hanefi,
Malikî ve Şâfiî mezhepleri, و اتموا الحج و العمرة لله “Hac ve umreyi Allah için tamamlayın” anlamındaki âyeti delil getirerek
haccın feshedilerek umreye dönüştürülmesini
caiz görmemişler ve Hz. Peygamber’in bu konudaki uygulamasının ashaba
özgü olduğunu söylemişlerdir.[6]
c)Telbiye
Sözlükte emre
icabet etmek anlamına gelen "telbiye", bir hac terimi olarak
"Lebbeyk" diye başlayan şu cümleleri söylemek demektir:
لبيك اللهم لبيك لبيك
لا شريك لك لبيك ان الحمد والنعمة لك والملك لا شريك لك “Buyur Allah'ım buyur! Buyur, senin hiçbir
ortağın yoktur. Buyur, şüphesiz her türlü övgü, nimet, mülk ve hükümranlık sana mahsustur. Senin ortağın yoktur ”
Peygamberimiz (a.s.) böyle telbiye getirmiştir.[7]
Telbiye,
Allah’ı şanına yakışır şekilde öven ve yücelten, kişinin O'na teslimiyetini
ifade eden sözlerden oluşmaktadır. Telbiye dil ile söylenmelidir. Kalpten
geçirilmesi yeterli değildir. يا رسول الله و
ما الحج يا
Ey Allah'ın Elçisi! Hac nedir? Şeklinde yöneltilen bir soruya Peygamberimiz
(a.s.),قال العج والثج "Hac telbiye getirmek ve kurban
kesmektir" cevabını vermiştir.[8]
Telbiyenin
yüksek sesle getirilmesi sünnettir. Peygamberimiz (a.s.)
اتاني جبريل ان امر اصحابي ان يرفعوا اصواتهم بالاهلال
والتلبية "Cebrail
bana geldi ve ashabıma tehlil ve telbiyeyi yükselse söylemelerini emretmemi
bildirdi" buyurmuştur.[9]
Niyet ve telbiye getiren kimse ihrama girmiş
ve ihram yasakları başlamış olur.[10]
Şafiî
ve Hanbelî mezheplerine göre telbiye, ihramın farzı değil, sünnetidir.
Dolayısıyla bir kimse hacca veya umreye niyet etse fakat telbiye getirmese
ihrama girmiş sayılır.
Bir kimse;
hangi çeşit hac yapacağını belirlemeden "Allah için ihrama girdim"
gibi genel bir ifade kullanırsa ihrama girmiş olur.
ca)
Böyle bir kimse tavafa başlamadan önce hangi çeşit hac yapacağını belirlerse
niyetine göre hareket eder.
cb)
Hangi çeşit hac yapacağını belirlemeden tavafa başlarsa umre yapmış olur. Tavafa
başlamış olmak için en az bir şavtın tamamlanması gerekir. Henüz ilk şavtı
tamamlamadan terk ederse tavafa başlamış
sayılmaz.
cc)
İhrama girdikten sonra tavaf yapmadan doğrudan Arafa'ta gidip vakfe yaparsa
ifrad haccı yapmış olur. [11]
cd) Bir
kimse; hangi çeşit hac yapacağını belirlemeden "Allah için ihrama
girdim" gibi genel bir ifade kullanır, sonra da hac yapmaya niyet ederse
temettu haccına niyet etmiş olur.[12]
Şâfiî mezhebine göre hac ve umre ile ilgili
menâsikten herhangi birine, meselâ tavafa başlamadan önce niyetteki
belirsizliğin giderilmesi gerekir. Aksi halde hac veya umre yapılmış sayılmaz.
Çünkü ibadetlerde niyet şarttır.
2. İHRAMIN VACİPLERİ
İhramın iki
vacibi vardır; biri Mîkat sınırlarını ihramlı olarak geçmek, diğeri de ihram yasaklarına
uymaktır.
a) Mîkât Sınırlarını İhramlı Olarak Geçmek
Sözlükte bir
iş için belirlenen zaman ve yer anlamına gelen "mîkât"; bir
hac terimi olarak ihrama girme yeri ve ihrama girme zamanı demektir.
aa) İhrama Girilecek Yerler
İhrama
girilecek yerler, kişilerin oturdukları yerlere göre farklılık arz eder. Bu
yerler, "Harem", "Hıll" ve "Âfâk" olma üzere üç
bölgedir.
1. Harem Bölgesi
Mekke-i Mükerreme'yi çevreleyen
Harem bölgesinin sınırlarını ilk defa Cibrîl'in rehberliğiyle Hz. İbrâhim
belirlemiş, sınırları gösteren işaretler daha sonra Hz. Peygamber tarafından
yenilenmiştir. Bu sınırların Kâbe'ye en yakını, Mekke'ye 8 km . mesafede Medine
istikametinde "Ten‘îm"; en uzak olanları ise Tâif yönünde
"Ci‘râne" ve Cidde istikametinde Hudeybiye yakınlarında
"Aşâir"dir. Diğerleri; Irak yolu üzerinde
"Seniyyetülcebel", Yemen yolu üzerinde "Edâtü Libn" ve
Arafat sınırında "Batn-ı Nemîre"dir.
Harem
bölgesinde ikamet edenler (Mekkî), hac için ise bulundukları yerde; umre için
"Hıll" bölgesine çıkarak mesela Ci’râne ve Ten’îm gibi Harem bölgesi
dışındaki bir yerde ihrama girerler.
Bu bölgeye
"harem" adının verilmesi; zararlılar dışındaki hayvanlarının öldürülmesinin
ve bitkilerinin koparılmasının haram olması sebebiyledir.
Kur'ân-ı
Kerîm'de Kâbe'ye "el-beytü'l-harâm",[13] onu
çevreleyen mescide "el-mescidü'l-harâm"[14]
denildiği gibi, bu mescidin içinde bulunduğu Mekke şehri de "harem"[15] yani
"saygıya lâyık" sözüyle vasıflandırılmıştır.
2. Hıll Bölgesi
"Hıll"; harem bölgesi çevreleyen,
Zülhuleyfe, Cuhfe, Karn, Yelemlem ve Zât-ı Irk adındaki yerleşim yerlerini
birleştiren itibâri daire ile harem sınırları arasında kalan bölgedir.
Bu bölgeye "hıll" adı; harem
bölgesinde haram olan işlerin burada helal olması sebebiyle verilmiştir.
Bölgesinde bulunanlar (Hıllî), umre ve hac için bulundukları yerden ihrama girerler.
3. Âfâk Bölgesi
Afâk”,
“ufuklar” anlamına gelir. Ufuk, insanın bulunduğu yere göre uzağı temsil ettiği
için Mekke'ye uzak ve hıll dışında kalan bölgelere "âfâk" ismi
verilmiştir. Bu bölgede yaşayanlara "âfakî" denir.
Hangi maksatla
olursa olsun harem bölgesine girecek olan âfâkîlerin Mîkat sınırlarından ihrama
girmeleri gerekir.[16]
Âfâkîler, hıll
bölgesini çevreleyen beş noktadan birinde veya onların hizalarında ihrama
girerler. Buralara ulaşmadan önce de ihrama girilebilir.[17]
İhrama girme
yeri olarak belirlenmiş olan bu beş nokta şunlardır:
a) ZÜLHULEYFE
Medinelilerin ve Medine’ üzerinden
Mekke'ye gelenlerin mîkâtıdır. Medine’nin 11 km güneyinde Âbâr-a Ali diye bilinen
yerdir. Yaklaşık 450 km .lik
mesafesi ile Mekke’ye en uzak mîkât burasıdır. Hz. Peygamber (a.s..) Veda Haccı
için buradan ihrama girmiştir
b) CUHFE
Şamlıların ve Mekke’ye Şam cihetinden gelen Mısırlılar ile Kuzey
Afrikalıların mîkatıdır. Mekke'ye yaklaşık 187 km . uzaklıktadır.
Zamanla Cuhfe terkedilmiş ve daha güneyde, Kızıldeniz kenarında yer alan Râgıb
adındaki yer, mîkat olarak kullanılır olmuştur. Günümüzde ise Cidde ve
Medine, otoyollarla Mekke’ye bağlandığın için Cuhfe gibi Râğıb da önemini
yitirmiştir.
c) KARN
“Necd” ve Kuveyt bölgesinden gelenlerin mîkatıdır. Mekke'ye yaklaşık 96
kilometredir. Günümüzde bu Mîkat, “Seyl” diye anılmaktadır.
d) YELEMLEM
Yemenlilerin mîkatıdır. Mekke’nin güney-doğu yönünde yer alır. Mekke’ye
yaklaşık 54 km .lik
mesafesi ile en yakın mîkattır. Mekke'ye en yakın mîkat budur.
e) ZÂT-Ü
IRK
Mekke’ye Irak yönünden gelenlerin mîkatıdır. Mekke'ye uzaklığı yaklaşık
94 kilometredir.
Bu Mîkat
yerlerini Peygamberimiz (a.s.) bildirmiştir:
وقت لاهل المدينة ذا
الخلبفة ولاهل الشام الجخفة ولاهل نجد قرن المنازل ولاهل اليمن يلملم هن لهن ومن
اتي عليهن من غير اهلهن ممن ارد ن الحج والعمرة ومن كان دون ذالك فمن حيث انشأ حتي
اهل مكة ممكة
“İbn Abbâs
(r.a)'ın şöyle dediği rivayet edilmiştir:
“Resülullah
(a.s.) Medineliler için Zülhuleyfe’yi, Şamlılar için Cuhfe’yi,
Necidliler için Karnü’l-Menâzil’i ve Yemenliler için Yelemlem’i
mîkat olarak belirledi. Bu sayılan yerler, buralarda yaşayanlar ile buraların
yerlisi olmayıp da hac veya umre yapmak için gelmiş olanların mîkattır. Bu
noktalar ile Mekke arasında bulunanlar ise bulundukları yerde -hatta Mekkeliler
Mekke’de- ihrama girerler.” [18]
عن عائشة رضي الله عنها ان النبي وقت لاهل العرا ق ذات عرق
“Hz.Aişe (r.a.) şöyle
demiştir: Nebi (s.a.v) Iraklılar için Zât-ı Irk’ı mîkat olarak belirledi.”[19]
Bu yerlere
uğramayanlar buraların hizalarından ihrama girerler.
Deniz ve hava
yolu ile yolculuk yapanlar, gemi ve uçaklara binmeden önce ihrama girebilecekleri
gibi bindikten sonra da ihrama girebilirler.
Hanefilere
göre Mîkat sınırlarından önce ihrama girilebilir, diğer mezheplere göre
mîkâttan önce ihrama girmek mekruhtur.
Bir kimse, hac
ve umre maksadıyla değil de, bir iş için ya da ikamet maksadıyla Hıll bölgesine,
mesela Cidde’ye gelir de sonradan hac veya umre yapmak isterse, bulunduğu yerden
ihrama girer.
ab) İhrama Girilecek Zaman
İhrama girme
zamanı hac aylarıdır. Kuran-ı Kerim’de الحج اشهر معلومات“Hac (ayları) bilinen
aylardır”[20]
ifadesi ile bu zaman dilimi kast edilmektedir.[21]
Hac ile ilgili
menâsikin ilki olan ihrama bu aylar içinde girilir. Ancak Hanefî, Malikî ve
Hanbelî mezheplerine göre, mekruh olmakla birlikte hac aylarından önce de
ihrama girilebilir.[22]
Şâfiî
mezhebine göre ise, bu vakitten önce hac için ihrama girilmez, girilirse bu ihram, hac için değil umre için geçerli olur.[23]
Umre için
ihrama girme konusunda bir zaman sınırlaması yoktur. Yılın her hangi bir
zamanında umre için ihrama girilebilir. Hac mevsiminde, arefe günü ile, Kurban
bayramının dört gününde umre için ihrama girmek
ise tahrîmen mekruhtur
b) İhram Yasaklarına Uymak
Niyet edip telbiye getirerek ihram girdikten sonra söz, fiil, davranış
ve giyim ile ilgili bir takım yasaklar başlamaktadır. Bu yasaklar uymak
vâciptir. Bir ihram yasağına uyulmaması halinde bazı cezalar gerekir. Bu
cezalar, “Hacda Kurallara Aykırı Davranışlar ve Cezaları” genel başlığı
altında anlatılacaktır.
3. İHRAMIN SÜNNETLERİ
a)
İhrama girmeden önce gerekiyorsa tıraş olmak, koltuk altı ve kasık kıllarını temizlemek,
tırnakları kesmek.
b) İhramdan önce temizlik maksadıyla gusletmek, su
bulunmaz veya suyu kullanma imkanı olmazsa abdest almak. Gusletmek abdest
almaktan daha faziletlidir. Abdest almak için su bulunamazsa, teyemmüm etmekle
sünnet yerine gelmiş olmaz. Ancak bu durumda ihram namazı için teyemmüm edilir.
İhram için gusül temizlik maksadı ile
yapıldığından, hayız ve nifas hallerinde bulunan kadınların, abdestli
bulunanların ve ihrama girecek olan çocukların da gusletmeleri de sünnettir.
Hz. Peygamber (s.a.v.) “Nifas ve hayız halinde olan kadınlar mîkâta
geldiklerinde guslederler, ihrama gererler ve Kabe’yi tavaf etmek dışında bütün
hac menâsikini yerine getirirler”[24]
buyurmuştur.
c)
Erkeklerin, giysilerini çıkararak bürünecekleri özel ihram örtüsünün, biri
vücudun belden aşağısını, diğeri ise baş hariç vücudun belden yukarısını örten
iki parçadan oluşması.
Belden
aşağısını örten kısma “izâr”, baş hariç vücudun belden yukarısın örten
kısma da “rida” denir. Bürünülecek örtünün tercihen beyaz renkte ve
yeni, yahut yakanmış, temiz ve iyi görünümlü olması müstehaptır. Ancak, vücudun
örtülmesini sağlayacak tek parçalı bir örtüye bürümek de yeterli olur.
Söz
konusu olan sünnet; giysileri ve
ayakkabıları çıkararak, ihram elbisesine bürünmekle değil, ihram elbisesinin nitelikleri ile ilgilidir.
İhramlı
iken elbise ve ayakkabı giyme ile ilgili hükümler, “Hacda Kurallara Aykırı
Davranışlar ve Cezaları” başlığı altında anlatılacaktır.
Kadınlar ihram için özel bir kıyafete
bürünmezler, normal elbiseleri, başörtüsü ve ayakkabısı ile ihrama girerler,
ancak yüzlerini açık tutarlar.
d) İhramdan (niyet ve telbiyeden) önce vücuda güzel koku sürünmek müstehaptır.
İhrama girdikten sonra bedende kokunun kalması ihrama zarar vermez. Elbiseye
koku sürmek ise caiz değildir.
Şafii ve Hanbelî mezheplerine göre ihrama girmeden önce ihram
elbisesine (izar ve ridaya) koku sürmek caizdir. İhrama girdikten sonra kokunun
ihram elbisesinde kalması ihrama zarar vermez. Ancak, elbise çıkarılırsa, koku
giderilmedikçe tekrar giyilemez.
Maliki mezhebine göre ise ihrama girmeye hazırlanırken, gerek
vücuda, gerek ihram elbisesine koku sürmek caiz değildir.
e) Elbiseler çıkarılıp “izar” ve rida” ya büründükten sonra,
kerahet vakti değil ise, ihrama girmeden
önce iki rekat ihram namazı kılmak.
Bu namazın ilk rekatında Fatiha’dan sonra “Kâfirûn”, ikinci rekatında
ise “ihlas” sürelerinin okunması efdaldir.
İçinde bulunulan vaktin farz
namazı da bu iki rekat namazın yerine geçer.
f) Niyeti dil ile (sesli
olarak) yapmak.
g) Telbiyeyi namazdan sonra
yapmak.
Telbiye, namazın peşinden
yapılabileceği gibi, -mîkat sınırını geçmemek kaydıyla- daha sonara da
yapılabilir. Telbiye yapılmadan mîkat sınırı geçilirse Hanefgî mezhebine göre
ihrama girilmiş olmaz. Şâfiî mezhebine göre telbiye ihramın sünneti olduğu için
ihrama girmiş sayılır, bir ceza gerekmez.
Telbiyenin, ihram namazının
peşinden yapılması evladır.
h) İhramlı bulunulan süre içinde her fırsatta telbiye söylemek.
Erkekler yüksek sesle telbiye getirirler, kadınlar ise telbiye
sırasında seslerini yükseltmezler.
Özellikle tepe üstlerine çıkarken, aşağıya inerken, başka kafilelerle
karşılaşınca, farz namazlardan sonra ve içinde bulunulan konumda değişiklik
oldukça telbiye getirmek müstehaptır.
i) Hac için ihrama, hac ayları başladıktan sonra girmek.[25]
0 Yorumlar:
Yorum Gönder