MİNA'DA YAPILAN GÖREVLER
"Mina", Müzdelife ile Mekke arasında
Harem sınırları içinde bir bölgenin adıdır.
Kurban bayramı günleri (Zilhicce 10, 11, 12 ve 13)
Mina'da şeytan taşlama, kurban kesme ve tıraş olma görevleri îfa edilir.
1. Remy-i Cimar
Sözlükte küçük
taşlar atmak anlamına gelen "remy-i cimar", bir hac terimi
olarak "cemerat" diye adlandırılan belli yerlere belli zamanda ve
belli sayıda taş atmak demektir.
Yüce Allah, İbrahim
Peygambere, oğlu İsmail’i kurban etmesini emrettiğinde şeytan bu emri yerine getirmelerine engel olmaya
çalışmıştı. Bunun üzerine Hz. İbrahim eşi Hacer ve oğlu İsmail, şeytanın bu
tuzağını fark edip onu taşlamışlardı. İşte "remy-i cimar", bu
olayı sembolize etmektedir. Burada şeytana karşı direniş ve protesto söz
konusudur.
Şeytan taşlama
vazifesi Mina’da Kurban bayramı günlerinde îfa edilir. Şeytan taşlama ittifakla
haccın aslî vaciplerinden biridir.”[1] Bu
görevin terk edilmesi dem gerektirir.
Şeytan taşlama günlerinde Mina'da gecelemek sünnettir.
Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî mezheplerine göre kurban
bayramının 1. gününü 2. gününe, 2. gününü 3. gününe ve 3. gününü 4. gününe
bağlayan gecelerin yarıdan çoğunu Mina'da geçirmek vaciptir. Mazeretsiz
olarak bu görevin terki dem gerektirir.[2]
Mina'da
şeytanın taşlandığı "Cemerat" diye anılan üç yer vardır.
a)
"Cemre-i Suğrâ" (Küçük Cemre): Mescid-i Hayf tarafındadır. Bu cemreye
halk arasında "Küçük Şeytan" denir.
b)
"Cemre-i Vustâ" (Orta Cemre): Mekke cihetinde Küçük Cemreden sonra 150 m . mesafede yer alır. Bu
cemreye halk arasında "Orta Şeytan" denir.
c)
"Cemre-i Akabe" (Büyük Cemre): Mina'nın Mekke istikametindeki
sınırında yer alır. Bu cemreye halk arasında "Büyük Şeytan" denir.
a) Remy-i Cimar'ın Vakti Ve Hükmü
Cemrelere taş
atmanın zamanı, kurban bayramı günleridir. Bu günlerin ilkine "Yevm-i
Nahr" (Kurban Kesme Günü), kalan üç güne ise "Eyyam-ı
Teşrik" (Teşrik Günleri) denir.[3]
İlgisi nedeniyle bu günler, "Eyyam-ı Mina" (Mina
Günleri) olarak da anılır.
aa) Bayramın
Birinci Günü
Bayramın
birinci günü, büyük şeytan denilen Akabe Cemresi'ne yedi taş atılır. Bu taşların
atılma zamanı; Hanefi ve Malikî mezheplerine göre fecr-i sadıktan
itibaren başlar, ikinci gün, fecr-i sadığa kadar devam eder. Bu zaman diliminde
taşlar atılmazsa dem gerekir.
İmam Ebû
Yusuf ile İmam Muhammed’e göre, vaktinde atılamayan taşlar, bayram
sonuna kadar kaza şeklinde atılabilir ve bundan dolayı ceza da gerekmez.[4]
Şafiî ve
Hanbelî mezheplerine göre, Akabe Cemresi'ne taş atma gece yarısından
itibaren başlar, bayramın 4. günü güneşin batmasına kadar devam eder. Bu günde
atılması gereken taşlar bayramın dördüncü günü güneş batımına kadar atılsa caiz
olur, her hangi bir ceza da gerekmez. [5]
Bayramın
birinci günü Mina'ya gelindiğinde yukarıda zikredilen süre içerisinde Akabe
cemresine gidilir. Uygun bir yerden بسم الله الله
أكبر رغما للشيطان وحزبه "Allah'ın adıyla… Allah en büyüktür,
şeytan ve taifesini kastederek taş atıyorum[6]
duasını okuyarak taşlarını atar.[7]
Nohut
büyüklüğündeki taşlar, sağ elin baş parmağıyla işaret parmağının uçları arasında
tutulur, kol fazla kaldırılmadan atılır.
Taşlar
atıldıktan sonra beklenmeksizin oradan uzaklaşılır. Dua etmek için beklenmez,
dua yürürken yapılır.
Cemre-yi
Akabe'ye ilk taşın atılmasıyla telbiyeye son verilir.
Temettu veya
kıran haccı yapan kimse, bayramın birinci günü Akabe Cemresi'ne taş attıktan
sonra kurbanını keser veya vekâleten kestirir. Tıraş olup ihramdan çıkar.
Böylece birinci "tehallül" gerçekleşir. Bundan sonra
"cinsel ilişki" dışındaki bütün ihram yasakları sona erer.
Bundan sonra
Mescid-i Haram’a gidip ziyaret tavafını yapar. Daha önce yapmamışsa hac sa’yini
yapar. Tavaf ve Sa'y yaptıktan sonra "ikinci tehallül" de
gerçekleşmiş ve ihramla ilgili bütün yasaklar kalkmış olur.
Tavaf ve Sa'yini
yapan kimse, Mina’ya döner, bayramın 1,
2 ve 3. günlerini (eyyam-i teşrik) Mina'da geceler. Eyyam-i Teşrik'in
gecelerini Mina'da geçirmek Hanefî mezhebine göre sünnet; Şâfiî,
Mâlikî ve Hanbelî mezheplerine göre vaciptir.[8]
Cemrelere Atılacak Taşlar
Bayramın
birinci günü Akabe Cemresi'ne atılacak yedi taşın Müzdelife’de toplanması müstehaptır.
Diğer günleri cemrelere atılacak taşlar, Müzdelife, Arafat, Mina, Mekke veya
her hangi bir yerden toplanabilir.
Cemrelere
atılacak taşların cemrelerin yanından veya temiz olmayan yerlerden toplanması,
büyük taşların kırılarak küçük parçalara bölünmesi mekruhtur.
ab) Bayramın İkinci Ve Üçüncü Günleri:
Bayramın
ikinci ve üçüncü günü cemrelere taş atma zamanı, zevalden sonra başlar,
fecr-i sadığa kadar devam eder. Peygamberimiz (a.s) ikinci ve üçüncü günde
cemrelere taşı öğleden sonra atmıştır. [9]
Öğle vaktinden
önce ve fecr-i sadıktan sonra atılan taşlar geçerli olmaz. Öğleden sonra
atılması gereken bu taşlar atılmaz ve
kurban bayramının 4. günü güneş batıncaya kadar kaza da edilmezse dem gerekir.[10]
Bayramın
ikinci ve üçüncü günü sırasıyla küçük, orta ve büyük şeytana yedişer taş atılır.
Bu sıraya uymak sünnettir. Sıraya uyulmaması durumunda her hangi
bir ceza gerekmez.
Şafiî,
Malikî ve Hanbelî mezheplerine göre ise vaciptir. Bu
mezheplere göre sıraya uyulmadığı takdirde dem gerekir.
ac)
Bayramın dördüncü günü:
Bayramın
dördüncü günü Mina'da kalmayacak olan kimseler bugünün taşlarını atmakla
yükümlü değillerdir.
من تعجل في يومين فلاإثم
عليه ومن تأخر فلاإثم عليه
“Kim iki
gün içinde acele edip (Mina’dan Mekke’ye) dönerse, ona günah yoktur. Kim geri
kalırsa, ona da günah yoktur” (Bakara, 2/203) anlamındaki âyet buna işaret
etmektedir..
Bayramın
dördüncü günü Mina'da kalmayacak olan kimsenin, üçüncü günün taşlarını attıktan
sonra fecr-i sadıktan önce Mina'dan ayrılması gerekir. Belirlenen zamanda ayrılmazsa
dördüncü günün taşlarını da atması gerekir.
Şâfiî,
Mâlikî ve Hanbelî mezheplerine göre bayramın dördüncü günü Mina'da
kalmayacak olan kimsenin üçüncü günü güneşin batmasından önce Mina’dan
ayrılması gerekir.
Bayramın
üçüncü günü Mina'da ayrılmaya "Nefr-i Evvel" denir.
Dördüncü günün
taşlarını atma zamanı, zevalden sonra başlar
güneşin batmasıyla sona erer.
Bu günün
taşları da küçük, orta ve büyük olmak üzere sıraya uyularak her birine yedişer
taş atılır.
Cemrelere
atılan taşların sayısı
1. gün, Akabe
Cemre'sine 7,
2. gün, küçük,
orta ve büyük cemrelere yedişerden 21,
3. gün, küçük,
orta ve büyük cemrelere yedişerden 21,
4. gün, küçük,
orta ve büyük cemrelere yedişerden 21 olmak üzere toplam 70 taş atılır.
Ancak bayramın
üçüncü gününde Mina’dan ayrılan kimse, dördüncü günü taş atmayacağı için ilk üç
günde toplam 49 taş atmış olur.
Dördüncü günü
atılacak taşlar toplanmış ise bu taşlar uygun bir yerde bırakılır.
İmam Ebû
Hanîfe’ye göre Mina’da kalanlar için, bayramın dördüncü günün taşlarının
zeval vaktinden önce cemrelere atılması caiz, Ebû Yusuf ve Muhammed'e
göre caiz değildir.[11]
Taşlar, her
gün için belirlenen zamanda atılmazsa ertesi günü veya en geç dördüncü gün
güneş batımından önce atılmalıdır, aksi takdirde dem gerekir.
Ebû Hanîfe'ye
göre her gün atılması gereken taşlar zamanında atılmazsa daha sonra kaza
edilmez. Zamanında atılmadığı için dem gerekir. [12]
b. Şeytan Taşlamanın Geçerli Olmasının Şartları
1.
Atılan taşları, dikili sütunlara isabet ettirmek
veya yakınlarına düşürmek.
Uzağa düşen
taş geçerli olmaz.
2. Taşları,
cemrelere el ile fırlatılarak atmak.
Taşın atılması gereken yere el ile konması
halinde geçerli olmaz.
3. Taşı,
atılması gereken yere atanın fiili sonucunda ulaşmış olması.
4. Taşların
her biri ayrı ayrı atmak.
Taşların hep
birden atılması halinde tek taş atılmış sayılır.
5. Meşru
mazereti bulunmaya kimselerin, taşları bizzat kendilerinin atması.
Bu kimselerin taşlarını başkalarına
attırmaları geçerli olmaz.
Hastalık, yaşlılık, kötürüm olmak, çok zayıf
olup izdihamdan zarar görecek halde bulunmak ve benzeri durumlar meşru
mazerettir. Bu tür mazereti olan kimseler taşlarını vekaleten başkalarına
attırabilirler. Vekâletin câiz olabilmesi için, kişinin mutlaka bizzat taş atmaktan
âciz olması gerekir.Vekil olanlar, önce kendi taşlarını, daha sonra vekili
olduğu kimselerin taşlarını atarlar.[13]
6. Atılan
şeyin, taş veya taş hükmünde olması.
Kurumuş çamur,
tuğla, kiremit ve mermer parçası taş hükmündedir. Demir, tahta, plastik ve
benzeri taş ve toprak cinsinden olmayan şeylerin atılmazı caiz değildir.
Şâfiî,
Mâlikî ve Hanbelî mezheplerine göre atılan şey mut laka taş
olmalıdır.
7.
Taşların, belirlenen vakitler içinde atılması.
8. Atılması
gereken taşların tamamını veya en az dördü atmak
Cemreye taş
atma görevinin yerine getirilmiş olabilmesi için en az dört taş atılması
gerekir. Dört taştan sonra eksik bırakılan her taş için bir fitre miktarı
sadaka verilir. [14]
c) Şeytan Taşlamanın Sünnetleri
1.
Tertibe uymak.
Önce küçük, sonra orta, daha sonra büyük
cemreye taş atılır.
Bu sıraya
uymak Şâfiî, Malikî ve Hanbeli
mezheplerine göre ise vaciptir. Bu mezheplere göre tertibe uymayanların
taşlarını yeniden atmaları gerekir. Atmadıkları takdirde dem gerekir.
2. Akabe cemresine atılacak taşları
Müzdelife’de toplamak.
Diğer cemrelere atılacak taşlar, cemarat
dışında her hangi bir yerden toplanabilir.
3. Mina’ya varır varmaz ilk iş olarak cemreyi
taşlamak.
4. Akabe cemresine ilk taşı atmakla birlikte
telbiyeye son vermek
5. Taşları atarken بسم ألله أكبر رغما للشيطان وحزبه duasını
okumak
6. Yedi taşı peş peşe atmak
7. Küçük ve orta cemreleri taşladıktan sonra
uygun bir yerde kıbleye yönelerek dua etmek.
Büyük cemreyi
taşladıktan sonra, beklenilmez, dua yürürken yapılır.
8. Atılan taşların nohut tanesi büyüklüğünde olması. [15]
9. Atılacak taşların temiz olması.
10.Taşları sağ elin işaret ve baş
parmaklarının ucuyla tutup atmak.[16]
11. Taşlama yaparken sağ eli, başın hizasını geçmeyecek kadar kaldırmak [17]
12. Bayramın birinci günü Akabe cemresini
kuşluk vaktinde; diğer günlerde cemreleri zeval vaktinden sonra atmak.[18]
d) Şeytan Taşlamanın Mekruhları
1. Cemrelere nohut tanesinden büyük taş, terlik, şemsiye ve benzeri
şeyler.
2. Cemre mahallinden taş alıp atmak.
3. Belirlenenden fazla sayıda taş atmak.
4. Taşları cemrelere atmaksızın bırakmak.
5. Temiz olmayan aşları atmak.
6. Büyük taş parçalarını kırarak atmak.
7. Cemerat arasında tertibe uymamak.
Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî mezheplerine göre tertibe uymak
vaciptir. Bu şarta uyulmadığı takdirde
yeniden atılması gerekir. Atılmazsa dem gerekir.[19]
2. Hedy
a) Tanımı
Hac ve umre ile ilgili olarak kesilen
kurbanlara "hedy" denir. Yüce Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak
maksadıyla harem bölgesine veya Kâbe'ye hediye edildikleri için bu kurbanlara
"hedy" adı verilmiştir.
Kurban bayramı günlerinde kesilen, hac ve
umre ile ilgili olmayan kurbanlara ise "udhiyye" denir.
"Udhiyye" olarak
kesilecek hayvanda aranan şartlar, "hedy" olarak kesilecek
hayvanda da aranır. Buna göre hedy; deve, sığır ve davar cinsinden olur. Koyun
ve keçi bir kişi için, deve ve sığır ise yedi kişi için kurban edilebilir.
Koyun kesmek, sığır veya devenin yedide
birine ortak olmaktan daha fazîletlidir.
Hac ve umre ile ilgili olarak kesilen
koyun ve keçiye "dem", sığır ve deveye "bedene"
denir.
Deve veya sığıra ortak olanların hepsinin
maksadı Allah rızası için kurban etmek olmalıdır. Ortak amaçları kurban etmek
olduğu takdirde kiminin ceza kurbanı, kiminin şükür kurbanı, kiminin akîka
kurbanı, kiminin adak kurbanı olarak kesmiş olmasının ortaklığa bir zararı
olmaz.
Şafiî ve Hanbelî mezheplerine göre, ortakların hepsinin kurban
niyetiyle bu hayvanlara ortak olması şart değildir. Ortakların bir kısmı ibadet
niyetiyle bir kısmı et niyetiyle ortak olabilir.[20]
b) Hedy Kurbanı İle Yükümlü Olanlar
Temettu ve kıran haccı yapanlar ile ihram yasaklarına veya hacla ilgili kurallara aykırı davrananlar
"hedy" kurbanı kesmekle yükümlüdürler. İfrad
haccı ve umre yapanlar, bir ihram yasağını yahut hac veya umrenin farz ve
vaciplerinden birini terk etmedikleri takdirde
"hedy" kurbanı kesmekle yükümlü değildirler.
Ancak isterlerse Allah rızası için nafile hedy kesebilirler.
c) Hedyin Çeşitleri
Hedy, vacip ve nafile olmak üzere iki kısımdır.
1. Vacip Olan Hedy
Beş çeşit vacip hedy vardır.
aa) Temettu Ve Kıran Hedyi
"Temettu Ve Kıran Hedyi"; Temettu ve kıran haccı yapan kimselerin
kesmekle yükümlü olduğu kurbana denir.
فمن تمتع بالعمرة إلى الحج فمااستيسر من الهدى
“Kim umre yapıp (ihramdan çıkarak) hacca kadar
(ihramlıya yasak olan şeylerden) yararlanırsa, kolayına gelen kurbanı kesmesi
gerekir” (Bakara, 2/196) anlamındaki
âyette kastedilen "hedy", temettu haccı yapan kimselerin kesmekle
yükümlü olduğu kurbandır.
Sahabeden
Abdullah b. Mesud ile Abdullah b. Ömer; kıran haccını temettu haccına
kıyaslayarak, kıran haccı yapanların da temettu yapanlar gibi kurban
kesmelerinin vacip olduğunu söylemişler ve görüşlerinin gerekçesini şöyle
açıklamışlardır: Temettu yaparak bir yolculukla iki ibadeti bir arada ifa eden
kişinin kurban kesmesi gerektiğine göre, kıran haccı yaparak aynı ihramla iki
ibadeti bir arada ifa eden kişinin de aynı şekilde kurban kesmesi gerekir.[21]
Hanefî
mezhebine göre bu kurbana "şükür kurbanı" denir. Çünkü kıran ve temettu
haccı yapan kimse, bir hac mevsiminde hem umre hem hac yapma imkanı elde
etmiştir. Kurban, buna şükür olarak kesilmektedir.
Şâfiî
mezhebine göre bu kurbana "telâfî kurbanı" denir. Çünkü temettu
haccında âfâkîler hac için ihrama mîatta değil Harem bölgesinde girmektedirler.
Kıran haccı yapan kimse ise umre ve haccı tek ihramla yapmaktadır. Her iki
durumda da bir eksiklik söz konusudur. Kurban, bu eksikliği telafi için
kesilmektedir.[22]
ab) Ceza Hedyi
"Cezâ
hedyi"; hac ve umrenin vâciplerinden birinin terki veya bazı ihram
yasaklarına uyulmasası sebebiyle kesilmesi vacip olan kurbana denir.
ac) İhsâr Hedyi
"İhsâr
Heydi"; hac veya umre yapmak
üzere ihrama girdikten sonra bazı sebeplerle Arafat vakfesi, ziyaret tavafı
veya umre tavafı yapma imkânı elde edemeyen kimsenin kestiği kurbana denir.
ad)
Fevât Hedyi.
"Fevat
Hedyi"; hac ihramına giren kimsenin, Arafat vakfesini yapamadığı için
haccı kaçırması sebebiyle kestiği kurbana denir.
Şâfiî,
Mâlikî ve Hanbelî mezheplerine göre hac yapmak üzere ihrama giren
kimse, Arafat vakfesini yapamazsa, umre yaparak
ihramdan çıkar. Bu hac; ister farz, ister vacip, ister nafile olsun,
ertesi sene kaza edilir. Kaza edilirken bir de fevat kurbanı kesilir. Ancak
Hanefilere göre bu hac kaza edilirken dem ge rekmez.[23]
ae)
Adak Hedyi
"Adak
Hedyi"; Harem bölgesinde kesilmek üzere adanan kurbana denir.
b) Nafile Hedy
"Nafile Hedy"; hac veya umre maksadıyla Mekke'ye giden
kimsenin, yükümlü olmadığı halde Allah rızası için kestiği kurbana denir.
Peygamberimiz (a.s.) veda haccında nafile olarak yüz deve kurban etmiştir. Hz.
Ali,
أَهْدَى النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهم عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مِائَةَ
بَدَنَةٍ فَأَمَرَنِي بِلُحُومِهَا فَقَسَمْتُهَا
“Peygamber (s.a.v) yüz deve kurban etti.
Etlerini dağıtmamı emretti, ben de dağıttım” demiştir. [24]
d) Hedyin Kesim Yeri Ve Zamanı
Vacip veya
nafile bütün hedy kurbanlarının Harem bölgesinde kesilmesi vaciptir. Harem
dışında kesilen hedy kurbanları geçerli olmaz. Bu kurbanların Minâ’da kesilmesi
daha fazîletlidir. "Mina'nın her tarafı kurban kesme yeridir."[25]
Muhsar kimse
de kurbanını Harem bölgesinde kestirir.
Şafiî
mezhebine göre ise ihsar hedyi, mahsur kalınan yerde de kesilebilir.
a) Adak ile
nafile olan hedyin kesilme zamanı, Kurban bayramının birinci günü güneşin
doğmasından sonra bayram namazının akabinde başlar ve bayramın dördüncü günü
güneşin batışına kadar devam eder. Bu süre içinde gece ve gündüz kesilebilir.
Zamanında kesilmeyen adak hedyinin kaza
edilmesi vaciptir.
Zamanında
kesilmeyen nafile hedy kaza edilmez.
b) Bazı
ihram yasaklarına uyulmaması nedeniyle kesilmesi vacip olan hedyin kesilme
zamanı; ihlalin gerçekleşmesiyle başlar.
c) Fevât
Hedyi, haccın kaza edildiği zamanında kesilir.
d) Temettu ve Kıran Hedyinin zamanı;
Hanefî, Mâlikî ve Hanbelî mezheplerine göre
kurban bayramının ilk günü fecr-i sadıktan itibaren başlar.
Bu hedyin, bayramın üçüncü günü güneş batıncaya kadar
kesilmesi Ebû Hanîfe'ye göre vâcip; Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed'e göre sünnettir.
Bu kurban, mazeretsiz olarak bayramın ilk üç gününde (eyyâm-ı
nahirde) kesilmezse;
Ebû Hanîfe'ye göre daha sonra biri kazâ, biri de
ceza olarak iki kurban gerekir.
Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed'e göre, eyyâm-ı
nahirden sonra kesilmesi, mekruh ise de ceza gerekmez.
Mâlikî ve Hanbelî mezheplerine göre, eyyâm-ı
nahirde sonra kesilen temettu‘ ve kırân hedyleri kaza olarak kesilmiş olur
fakat ceza gerekmez.
Şafiî mezhebine
göre temettu ve kıran hedyinin kesilme zamanı, hac ihramına girme vaktiyle
başlar. Temettu haccı yapan kimse umreyi tamamladıktan sonra hac içirxn ihrama
girmeden önce bu hedyi kesilebilir. Bu hedyin kesiminin son vakti yoktur. Ancak
Kurban bayramında kesilmesi daha fazîletlidir.[26]
e) Hedy Kurbanlarının Etleri
Temettu ve kırân hedyleri ile nâfile olarak kesilen hedylerin
etlerinden kesen dahil zengin ve fakir herkes yiyebilir.
Ceza hedyi ile adak fevât ve ihsâr hedylerinin etlerinden, kurbanları
kesenler ile bakmakla yükümlü oldukları kimseler ve zenginler yiyemezler.
Şafiî mezhebine göre temettu ve kıran haccı yapanların kestikleri
hedyler, "şükür kurbanı" olmayıp "ceza kurbanı" olduğundan
bu kurbanların etlerinden kurbanları kesenler ile bakmakla yükümlü oldukları
kimseler ve zenginler yiyemezler.
Bunların etlerini ancak yoksul kimseler yiyebilirler, fakat bu
yoksulların Harem bölgesindeki yoksulları olması gerekmez.
f) Kurban Yerine Oruç
Temettu veya
kıran hedyi kesmesi vacip olup da kurbanlık hayvan bulamayan veya bulup da
satın alacak imkanı olmayan kimselerin, üç gün hac esnasında, yedi gün de dönüşten
sonra memlekette olmak üzere top lam 10 gün oruç tutmaları gerekir. Konuyla
ilgili ayet-i kerimede şöyle buyrulmaktadır:
فمن تمتع بالعمرة إلى الحج
فمااستيسر من الهدى فمن لم يجد فصيام ثلثة أيام في الحج وسبعة إذا رجعتم تلك عشرة
كاملة
“Kim umre yapıp (ihramdan çıkarak) hacca kadar (ihramlıya yasak olan
şeylerden) yararlanırsa, kolayına gelen kurbanı kesmesi gerekir. (Kurban alma
imkanı) bulamayan kimse üçü hacda, yedisi de döndüğünüzde (memleketinizde) tam
on gün oruç tutar” (Bakara: 2/196).
İlk üç günlük orucu, hac ayları içinde, ihrama girdikten sonra ve
kurban bayramdan önce tutulması gerekir. Bu üç günlük orucun peş peşe tutulması
daha faziletli ise de şart değildir. Yaşlılar ile tedavi edilemeyen bir
hastalığı bulunanların, oruç yerine fidye vermeleri caiz olmaz.[27] Bu
durumdaki kimseler, kurban kesmeden ve üç günlük orucu tutmadan ihramdan
çıkarlar. Ancak bu kimsenin; biri "kıran" veya "temettu",
diğeri kurban kesmeyip ihramdan çıkmasından ötürü zimmetinde iki kurban borcu
kalır. İmkan bulduğunda bu kurbanları keser.
Şafiî, Hanbelî ve Malikî mezheplerine göre hacda
tutulması gereken üç günlük orucu hacda iken tutmayan kimse bunu daha sonra
memleketinde kaza edebilir ve kendisine her hangi bir ceza gerekmez.[28]
Hanefî mezhebine göre
temettu‘ haccı yapan kimse, üç günlük orucu, henüz hac için ihrama girmeden
önce ve umre ihramından sonra da tutabilir. Ancak bu üç günlük orucu bayramdan önce tamamlayamadığı takdirde, bu
oruç kurban yerine geçmez.
Hac esnasında üç gün oruç tuttuktan sonra, bayramın 1, 2 ve 3. günleri
henüz tıraş olmadan önce kurban kesme imkânı elde eden kimsenin kurban kesmesi
gerekir. Fakat tıraş olduktan veya bayramın 3. gününden sonra kurban kesme
imkânı elde eden kimsenin kurban kesmesi gerekmez.[29]
Şafiî, Malikî ve Hanbelî mezheplerine göre kurban
bulamadığı için üç günlük oruca başladıktan sonra kurban bulan kimse, orucuna
devam eder, artık kurban kesmesi gerekmez.[30]
Hacdan sonra tutulması gereken yedi günlük orucun Mekke'den ayrılmadan
tutulması mümkün ise de döndükten sonra memlekette tutulması daha fazîletlidir.
Hacdan sonra tutulması gereken yedi günlük orucun peş peşe tutulması efdal
olmakla birlikte şart değildir.
3. Saçları Tıraş Etmek Veya Kısaltmak
Haccın aslî vaciplerinden biri de, temettu veya kıran haccı yapanların
bayramın birinci günü Mina’da Akabe cemresini taşlayıp kurban kestikten sonra
saçlarını tıraş etmeleri veya kısaltmalarıdır. Saçların tıraş etmenin veya
kısaltmanın, hac ve umre menâsikinden olduğu şu ayet-i kerimeyle bildirilmiştir
:
لَقَدْ صَدَقَ اللَّهُ
رَسُولَهُ الرُّؤْيَا بِالْحَقِّ لَتَدْخُلُنَّ الْمَسْجِدالْحَرَامَ إِن شَاء
اللَّهُ آمِنِين مُحَلِّقِينَ رُؤُوسَكُمْ وَمُقَصِّرِين
“Andolsun,
Allah, Peygamberinin rüyasını doğru çıkardı. Allah dilerse, siz güven için de
başlarınızı kazıtmış veya saçlarınızı kısaltmış olarak,korkmadan Mescid-i Haram’a
gireceksiniz.” (Fetih, 48 / 27).
Saçları dipten tıraş etmek, kısaltmaktan efdaldır.
Kadınlar, saçlarını dipten tıraş etmezler, ucundan bir miktar keserler.
Şafî mezhebine göre tıraş olmak veya saçları kısaltmak, haccın
vacibi değil, rüknüdür. Terk edilmesi halinde başka bir şeyle telafisi
mümkün değildir. Bu kimse hac yapmamış olur.
a) Zamanı Ve Yeri
Hacda
saçları tıraş etme veya kısaltmanın zamanı, bayramın ilk günü fecr-i
sâdıktan sonra başlar.
Şafiî
ve Hanbelî mezheplerine göre gece yarısından sonra başlar.
Ebû Hanîfe
ve İmam Mâlik'e göre, tıraş olman veya saçları kısaltma, bayramın üçüncü
günü güneş batıncaya kadarki süre içinde yapılması vâciptir.
Geciktirilmesi durumunda dem gerekir.
Ebû Yûsuf ve
İmam Muhammed ile Şâfiî ve Hanbelî mezheplerine göre tıraş olman veya saçları
kısaltma bayramın ilk üç gününde yapılması sünnettir. Geciktirilmesi
mekruh ise de ceza gerekmez. Ancak tıraş olmadıkça ihramdan çıkılmış olmaz ve ihram
yasakları devam eder.
Umrede
saçları tıraş etme veya kısaltmanın vakti, sa‘y'den sonradır.
Ebû Hanîfe
ve İmam Muhammed'e göre, ister hac, ister umre için ol sun, saçları tıraş
etmenin veya kısaltmanın yeri Harem bölgesidir. Harem bölgesi dışında yapılması
geçerli ise de vâcip terk edildiği için dem gerekir.
Ebû Yûsuf
ile Şafiî ve Hanbelî mezheplerine göre, bu vecîbenin Harem
bölgesinde yapılması sünnettir.[31]
b) Tıraş Edilecek Veya Kısaltılacak Saçın Miktarı
Saçların tıraş edilmesi veya kısaltılmasında vâcip
olan miktar, başın en az dörtte biridir. Başın sadece dörtte birinde veya daha
az kısmında saç varsa, hepsinin tıraş edilmesi veya kısaltılması gerekir.[32]
Saçların tamamının tıraş edilmesi veya kısaltılması
ise sünnettir.
Şâfiî mezhebine göre baştaki saçın tamamını
tıraş etmek, erkekler için daha faziletli olmakla birlikte üç telin kesilmesi,
koparılması veya ucundan kesilmesi de yeterli olur.[33]
Mâlikî ve Hanbelî
mezheplerine göre, saçların tamamının tıraş edilmesi veya kısaltılması
vâciptir.[34]
Kadınlar,
saçlarını tıraş etmeyip kısaltmaları gerektiği hususunda mezhepler arasında
görüş birliği vardır.B u konuda Sevgili Peygamberimiz (a.s.) şöyle
buyurmuşlardır:
ليس علي النساء ألحلق إنما علي النساء ألتقصير
“Kadınların
saçlarını tıraş etmeleri gerekmez. Onlara düşen, saçlarını sadece kısaltmaktır.”[35]
Kadınların saçlarını parmak ucu kadar kısaltmaları yeterlidir.
Erkeklerin
saçlarını tıraş ederken veya kısaltırken sakal ve bıyıklarından da biraz almaları
müstehaptır. Saçı dökülmüş olan kimselerin, tıraş bıçağını başlarının üzerinde
dolaştırmaları müstehaptır.
Hanefî
mezhebine göre saçı olamayanların tıraş aletini başlarının üzerinde dolaştırmaları
vaciptir.
c) Tıraş İle Diğer Menâsik Arasında Tertip
Peygamber
efendimiz veda haccında bayram sabahı Akabe cemresini taşladıktan sonra
Mina’daki dönmüş kurbanlarını kesmiş, sonra tıraş olmuştur. Aynı günü Kabe'ye
gitmiş ziyaret tavafını yapıp Mina'ya dönmüştür.[36]
Taş atma,
kurban kesme ve tıraş olma menâsiki arasında Peygamber efendimizin takip ettiği
sıraya uymanın vâcip veya sünnet oluşu konusunda müçtehitler farklı görüşler ortaya
koymuşlardır.
Ebû Yûsuf
ve İmam Muhammed ile Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî mezhebine
göre tertibe uymak sünnettir. Bu tertibe uyulmadığı takdirde her hangi
bir ceza gerekmez. Buna şu hadis delildir:
َ قَالَ رَجُلٌ
لِلنَّبِيِّ صَلَّى اللَّهم عَلَيْهِ وَسَلَّمَ زُرْتُ قَبْلَ أَنْ أَرْمِيَ قَالَ
لَا حَرَجَ قَالَ آخَرُ حَلَقْتُ قَبْلَ أَنْ أَذْبَحَ قَالَ لَا حَرَجَ قَالَ
آخَرُ ذَبَحْتُ قَبْلَ أَنْ أَرْمِيَ قَالَ لَا حَرَجَ
Sahabeden biri
Hz.Peygamber’e,
- "Şeytan
taşlamadan ziyaret tavafını yaptım. (Olur mu?) diye sordu. Hz.Peygamber,
- “Zararı
yok.(Bir şey gerekmez)” buyurdu. Bir başka sahâbî,
- "Kurban
kesmeden tıraş oldum, (bir sakıncası var mı?) diye sordu.Hz.Peygamber,
- “Zararı
yok.(Bir şey gerekmez)” buyurdu. Bir başka sahâbî,
- "Şeytan
taşlamadan kurban kestim, (ne dersiniz?) dedi.Hz.Peygamber,
- “Zararı yok.
(Bir şey gerekmez)” buyurdu. [37]
Hadis-i
şerîften anlaşıldığına göre bir kimse önce taş atıp, ardından kurban keserek tıraş
olabileceği gibi kurbanı kestikten sonra taş atıp tıraş olabilir veya tıraş olduktan
sonra taş atıp kurban kesebilir.
Ebû Hanîfe'ye göre, bunların
ilk üçünde Hz. Peygamber'in takip ettiği sıraya uymak vâciptir. Aksi
halde dem gerekir. Ancak, ifrad haccı yanların nâfile olarak kesmeleri durumunda
tertibe uymaları vâcip değil, sünnettir.[38]
Mâlikî mezhebine göre Akabe
Cemresi’ne taş atmanın, tıraş ve tavaftan önce yapılması vaciptir.
Ziyaret tavafını taş, kurban ve
tıraştan sonra yapmak ittifakla sünnettir.
Tertibe uymak isteyen kimse eğer
ifrad haccı yapıyorsa Akabe Cemresi’ne taşlarını attıktan sonra tıraş olduktan
sonra, temettu‘ veya kırân haccı yapıyorsa taş atıp kurbanlarını kestikten sonra
tıraş olup ihramdan çıkar.
Tıraş olabilecek duruma gelen
kimseler saçlarını kendileri tıraş edebilecekleri gibi henüz kendileri tıraş olmadan
başka ihramlı olan kimseleri de tıraş edebilirler. Fakat tıraş olmadıkça veya
saçlarını kısaltmadıkça diğer ihram yasaklarını yapamazlar.
d) İhramdan Çıkma (Tahallül)
Saçların tıraş edilmesi veya kısaltılması ile ihramdan çıkılmış olur. İhramdan
çıkınca, elbise giyme, koku sürünme, saç, sakal, bıyık ve tırnak kesme gibi
ihram yasakları sona erer. Buna "tehallül" denir.
Hacda biri cinsel ilişki dışındaki yasakların, diğeri ise cinsel ilişki
yasağının kalkması olmak üzere iki çeşit "tehallül" vardır.
1. Cinsel İlişki Dışındaki Yasakların Kalkması (İlk Tahallül)
Cinsel ilişki dışında koku sürünme, elbise giyme, tırnak kesme, tıraş
olma ve bedendeki diğer tüyleri giderme gibi ihram yasakları bayramının birinci
günü tıraş olmakla sona erer. Bu hususta Peygamberimiz (a.s.) şöyle buyurmuştur:
إذا رميتم وحلقتم فقد حل
لكم ألطيب والثياب وكل شئ إلا النساء
“(Akabe Cemresine) taş
atıp tıraş olduğunuzda kadınlara yaklaşmak dışında, koku sürünmek ve elbise giymek
(gibi yasaklanan) her şey size helal olur.”[39]
İhramlı kişi, Akabe cemresini
taşlamış, kurban kesmiş, hatta ziyaret tavafını yapmış olsa bile tıraş
olmadıkça ihramdan çıkmış olmaz.[40]
Şafiî mezhebine göre ilk tahallül;
cemerata taş atmak, tıraş olmak ve farz tavaftan herhangi ikisini yapmakla
gerçekleşir. [41]
Eğer daha önce haccın sa'yi
yapılmamış ve tavaftan sonra yapılacak ise "tahallül", tavaf ile
birlikte sa'yi de yapmakla gerçekleşir. Bu "tehallül"den sonra nikah
kıyma, fâhiş mübâşeret[42] ve
cinsel ilişki dışında bütün ihram yasakları sona erer.
Malikî ve Hanbelî mezheplerine
göre ihramlı kişi, bayramın birinci günü Akabe cemresini taşladıktan sonra
başka bir şey yapmadan ilk tahallül gerçekleşmiş ve ihramdan çıkmış olur.[43]
2. İkinci Tehallül
Cinsel ilişki
dahil olmak üzere ihram yasaklarının tamamıyla ortadan kalkması demektir.
İkinci tehallül, ziyaret tavafının da yapılmasıyla gerçekleşir.
Tıraş olmayı
tavaftan sonraya bırakmış olan kişi, tavaftan sonra tıraş olunca, birinci ve
ikinci tehallülü birlikte gerçekleştirmiş olur.
Şafii,
Malikî ve Hanbelî mezheplerine göre sa’y, haccın rüknü olduğundan,
eğer Arafat vakfesinden önce sa'y yapılmamış ise, ikinci tehallülün
gerçekleşmesi için ziyaret tavafının ardından sa’yin de yapılması gerekir.
İkinci tehallülün gerçekleşebilmesi için; Akabe cemresini taşlama,
kurban kesme, tıraş olma, ziyaret tavafı ve sa’yin mutlaka yapılmış olması
gerekir. Bunlardan biri eksik olsa ikinci tehallül gerçekleşmez.
0 Yorumlar:
Yorum Gönder